11 Nisan 2009 Cumartesi

Organic Fashion İzmir Projesi Hazırlıkları Hızla Devam Ediyor

Ege Giyim Sanayicileri Derneği (EGSD), İzmir\'i organik tekstilde merkez yapmak için kolları sıvadı. Dernek, bir yandan üyelerinin organik üretim sertifikası alması için çalışırken bir yandan da pazar arayışına girdi. Nisan 2008\'den itibaren 25 üye sertifika alırken EGSD\'nin hedefi ilk etapta 55 firmayı organik sertifikası sahibi yapmak. \"Organik Moda İzmir\" sloganıyla çalışma başlatan dernek, yeni pazar arayışları çerçevesinde Mayıs 2009\'da İzmir\'e organik tekstil alım heyeti getirecek. Dernek, bir sonraki aşamada ise 2010 yılında organik tekstil fuarı düzenlemeyi planlıyor. EGSD, 2013 yılında İzmir\'den 300 milyon euroluk organik tekstil ürünü ihraç etmeyi hedefliyor. EGSD Yönetim Kurulu Üyesi ve Organik Üretim Komitesi Başkanı Uğur Menemenlioğlu, organik tekstil konusunda Nisan 2008\'de bir çalışma grubu oluşturduklarını belirterek \"Organik konusu yaklaşık 4 yıl önce gündeme getirdiğimiz bir konuydu. Herkesin konvansiyonel ürünle ilgilendiği bir ortamda bir anda piyasaların sıkışmasıyla insanlar yeni arayışlara girdiler. Koleksiyon geliştirmeye yönelik birtakım arayışlar yaşandı. Bu dönemde organik tekstil gündeme geldi. Biz de bu doğrultuda çeşitli çalışmalar başlattık\" dedi. Organik tekstil konusunda İzmir\'i merkez yapmayı hedeflediklerini anlatan Menemenlioğlu, \"İzmirli firmaları marka yaratan ve yüksek katma değerli ürün üreten firmalar haline dönüştüreceğiz. Bunun için ‘Organik Moda İzmir\' diye bir de sloganımız var. İzmir hazırgiyimde çok iyi bir konumda. Ciddi bir altyapısı var. İzmir\'i organik konusunda dünyaya tanıtacağız. İzmir; koleksiyonu, tasarımı, modayı öğrendi. İzmir\'den giden firmaları organik üretimle tekrar kente çekmek istiyoruz. Organikle tanışmamış firmaları da bu alana yönlendireceğiz\" dedi. 55 firmaya sertifikaEGSD\'nin başlattığı organik üretim devrimi kapsamında şu ana kadar 25 firmanın sertifika aldığını belirten Menemenlioğlu, \"Sertifikanın yanı sıra pazar oluşturmak gerekiyor. Biz de bu doğrultuda ilk etapta firmaları sertifikalandıracağız ve ardından Mayıs 2009\'da İzmir\'e bir organik alım heyeti getireceğiz. Alım heyetinin geleceği tarihe kadar sertifikalı firma sayımızı 55\'e çıkarmayı hedefliyoruz\" dedi. Menemenlioğlu, farklı ülkelerden distribütör, toptancı, perakendecilerden oluşan 800 firma ile görüştüklerini, uygun görülenlerin Mayıs 2009\'da İzmir\'e getirileceğini belirtti. Organik tekstil fuarı sırada2013 yılında İzmir\'den 300 milyon euroluk organik tekstil ürünü ihraç etmeyi hedeflediklerini ifade eden Menemenlioğlu, şu anda 20-30 milyon euroluk bir ihracatın söz konusu olduğunu belirtti. Menemenlioğlu, organik alım heyetinin gelmesiyle birlikte bölgeden yapılacak ihracatın her yıl katlanarak artacağını kaydetti. Firmaların organik üretime geçmesinin ardından 2010 yılında organik tekstil fuarı düzenlemeyi planladıklarını ifade eden Menemenlioğlu, \"IF Wedding Fashion mantığı ile organik konusunda da bir fuar planlıyoruz. Mutfağı hazırlıyoruz, pazarı oluşturuyoruz ve ardından bunu bir fuar ile taçlandırmak istiyoruz\" açıklamasını yaptı.Menemenlioğlu, Nike, Timberland, Marks&Spencer, H&M, Ikea, Levi\'s, Wal-Mart, GAP gibi büyük pamuk alım gruplarının organik pamuk alımını 2013\'e kadar yüzde 10\'a çıkarmayı hedeflediğini belirterek \"Çok ünlü markaların artık toplam satışlarının içinde organik ürün miktarlarını yüzde 10-20\'ye çıkarmak gibi projeleri var. Bu denli gelişen bir pazarı görmezden gelmemek gerekiyor\" dedi. Menemenlioğlu, organik ürünlerin fiyatlarının konvansiyonel ürüne göre yüzde 20-30 daha fazla olduğunu kaydetti. İzmir organik merkezi olacakEGSD Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Örün de Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde kurulan \"Yatırım Üretim Grubu\"nun 1.5 yıl süren çalışmalarının sonucunda belirli illerin belli alanlarda uzmanlaşması kararının çıktığını hatırlattı. Örün, İstanbul ve İzmir\'in moda ve tasarım merkezi olması yönünde yönlendirici karar alındığını, İzmir\'in ayrıca organik tekstil ürünleri konusunda da bir merkez haline gelmesinin kararlaştırıldığını aktardı. Ege Üniversitesi Tekstil Teknoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu ise organik tekstilin Türk tekstili için iyi bir vitrin ve raklam unsuru olduğunu kaydetti. Tarakçıoğlu, dünyada 23 milyon ton pamuk üretildiğini belirterek \"Organik pamuk üretimi ise 50 bin tonu bile bulmuyor. Üretim şu an çok düşük ama büyüyor. Türkiye ise bu konuda henüz bilinçlenemedi. Organik pamuğu, şu anda çevre dostu üst sosyo-ekonomik gruplar tercih ediyor. Ancak bunun karşısında, Türkiye\'nin en azından organik pamuk üreten ülke olması, AB ve diğer ülkelerdeki imaj sorununun giderilmesi için de pozitif bir etki yaratacaktır. Üretimde 1 numara olabilirsek, Türk tekstil sektörünün imajı da güçlenecektir\" dedi. Hindistan\'ın organik pamuk üretiminin hızla ilerlediğini ve bu yıl Türkiye\'nin önüne geçtiğini ifade eden Tarakçıoğlu, devletin organik pamuğa gerekli desteği vermesi gerektiğini söyledi.Dört sertifika firması varControl Union Sertifikasyon Türkiye Şirket Müdürü Salih Gecikmiş, son dönemde organik tekstil konusunda sertifika başvurularında önemli bir artış gözlendiğini ifade etti. Gecikmiş, Türkiye\'de organik tekstil konusunda biri yerli olmak üzere toplam 4 firmanın sertifika verdiğini aktardı. Organik tekstil pazarı hızla büyüyorUğur Menemenlioğlu, 90\'lı yılların başından beri organik ürün tüketiminin olduğunu ifade ederek, ancak yeterli bir pazarın oluşmadığını kaydetti. Organik tekstil sektöründe 4 yıl önce bir hareketliliğin yaşandığını belirten Menemenlioğlu, pazarın 2005 yılında 583 milyon dolara çıktığını söyledi. 2006 yılında yüzde 85\'lik artışla 1.1 milyar dolarlık organik tekstil tüketimi yapıldığı bilgisini veren Menemenlioğlu, \"Pazar 2007\'de yüzde 83\'lük artışla 1.9 milyar dolara çıktı. Tüketimin 2008\'de 3.5 milyar dolar, 2009\'da 4.5 milyar, 2010\'da ise 6.8 milyar dolara çıkması bekleniyor\" dedi.

23 Şubat 2009 Pazartesi

HAMİLELİK & KİMYASALLAR

Yapılan araştırmalar bebeklerin doğmadan önce maruz kaldıkları kimyasalların “gender-bending” denilen bebeğin cinsiyeti ile ilgili bozukluklara neden olduğunu ortaya çıkardı.
Hamile kadınlardan alınan kan örneklerinde yapılan testlerde kadınlarda 50 farklı kimyasala rastlandı.
Endişeye düşüren sonuç ise bu kimyasalların teste tabi tutulan 308 kadında da çıkması.
İspanya San Cecilio Üniversite Hastanesi’nde 668 örnek ve 308 kadın üzerinde yapılan tesler 2000 ve 2002 yıllarındaki kimyasal etkilerin ölçüm sonuçlarıydı.
Yüksek oranda kimyasallara maruz kalan kadınlarda bu kimyasalların ceninin hormonal yapısını bozduğu için üreme anormallikleri (gender-bending) görüldüğü kaydedildi.
Sonuçlara şimdiden bazı balık ve hayvan türlerinde rastlanmaya başlandı.
Kimyasallardaki EDC’ler (endoctrine- disrupting) yani vücuttaki hormonların dengesini bozan elementlere olan endişeleri de açığa çıkarıyor.
Bilimadamları bu sonuçlara tarımda (böcek öldürücü, suni gübre, hormon) ve diğer ürünlerde kullanılan kimyasalların doğaya sızmasının neden olduğunu açıkladılar.
Geçtiğimiz yıl buna benzer bir rapor WWF-UK (Dünya Doğal Hayatı Koruma Derneği) tarafından da kamuoyuna sunulmuştu.
Yeni doğmuş bebeklere yapılan kan testlerinde ise sekiz faklı gruba ait kimyasala rastlandı. Bu kimyasalların da plastik yapımında ve boya hammaddelerinde kullanılan kimyasallar olduğu açıklandı.
New York Rochester Üniversitesi’ndeki bilimadamları tarafından yapılan araştırmada ise benzer kimyasalların evlerde kullanılan sabun, deterjan, makyaj malzemesi ve tekstil ürünleri gibi binlerce çeşit üründe bulunduğunu ve bunların doğmamış bebeklerin gelişimini etkilediğini açıkladılar.
Ortaya çıkan sonuçlar özellikle hamile kadınların aldıkları gıdalarda, evde kullandıkları malzemelerde ve kıyafetlerinde kimyasallardan uzak durmaya çalışmaları konusunda önem taşıyor.
İspanya Granada Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalarda ise 17 farklı kimyasala rastlandı. Testlerde bazı plasentalarda 15 ila 17 farklı kimyasala rastlandı. Testi yürüten Maria Jose Lopez Espinosa, bu tür kimyasallara maruz kalan bebeklerin sağlık durumları konusunda endişe duyduğunu belirtti.
Espinosa “Sonuçlar alarm verici. Teste tabi tuttuğumuz hamile kadınların %100’ünün plazentasında en az bir çeşit böcek öldürücü kimyasala rastladık. Ama genel testlere baktığımızda bu oran 8 farklı kimyasala kadar çıkıyor.”dedi.
Anne adaylarını uyararak şöyle ekledi: “Kimyasallara açık olan çocukların ne gibi kötü sonuçlara maruz kalacağını net bilemiyoruz ama plazentada, ceninin önemli gelişim safalarında ciddi etkilere yol açacağını ön görebiliyoruz”
Modern kimyasal-yüklü çevremizin hamile kadınlar için özellikle sakıncalı olduğu belirtiliyor. Gebelik döneminde dış etkiler annenin yağ dokusuna yerleşir ve oradanda plasenta ve kan yoluyla doğmamış bebeğe ulaşır.
Bilimadamları anne adaylarının kimyasal alımlarına dikkat etmelerini bunu da organik ve sağlıklı ürünleri tercih ederek, doğru egzersizle ve doğru beslenmeyle yapabileceklerini söylüyorlar.

ORGANİK GİYİMDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER


Bu Kadar Önemli Olan Nedir Ki?
İroni şurada
: Moda uçucuyken, kumaşlar ve çevre kirliliği kalıcı. Moda ilhamları, imaj çalışmaları ve heyacanlar geçip gidiyor ama kıyafetler kalıyor.
Yeni çıkan modayla bir önceki kıyafetler elde kalıyor. Bu kıyafetler dolabınızı, depoları ve eskicileri dolduruyor.
Ekolojik moda bu durumun önüne geçtiği gibi aynı zamanda çevre kirliliği ve ziyanın da önüne geçmiş oluyor.

Bir ceketi oluşturanlar, tarlalardan, fabrikalardan veya petrol alanlarından geçip, transforme olarak elinize geçiyor.
  • Peki masum bir ceket neleri nasıl etkiliyor olabilir?
  • Bir kıyafeti, kumaşı oluşturan bitki hangi kimyasallar kullanılarak üretilir?
  • Kumaş boyaları güvenli midir?

Artık ekolojik konularda hassas olan tasarımcılar ve üreticiler sayesinde bu sorulara tatmin edici cevaplar alabiliyoruz. Şimdi kıyafet dolabınızı akıllıca yönetme vakti. Bilinçli tüketim yaparak, yani reklam ve promosyon ağlarına düşmeden ihtiyaca göre tüketim yaparak, hem harika görünebilirsiniz, hem temiz endüstriye katkıda bulunabilirsiniz hem de dolabınıza ve kendinize taze nefes aldırırsınız.
Siz de dolabınızı yeşilllendirmek istiyorsanız aşağıdaki soru-cevaplar size rehber olacaktır. Tabii en yeşil kıyafet halihazırda sahip olduklarınızdır. Sahip olduğunuz kıyafetleri giyerek, ne daha fazla enerji tüketimine, ne daha fazla çevresel tahribe, ne daha fazla yorgun işçilere ne de daha fazla tüketime neden olursunuz.
1- Bir Plana Göre Alışveriş Yapın

Hayatınıza bir kıyafet girdiğinde aslında bir kedi ya da köpek edinmiş gibi olursunuz. Bu tatlı parça dolabınızda bir yer edinir ve ona sağlayabileceğiniz en uzun hayatı vermeye söz verirsiniz. Satın alma arzusundan vazgeçmek sıkıcı gelebilir, ama bir dolu işe yaramaz kıyafetin olduğu dolap ne kadar keyifli ki? Öncelikle ne alacağınızı önceden bilmeniz hem zamandan hem de dolaptaki gereksiz kalabalıktan kazandırır. İçinde iyi hissettiğiniz ve iyi göründüğünüz bir kıyafetin faydasını görürsünüz. Hangi renkler size gidiyor? İşe en iyi ne uyuyor? Bu parça dolaptakilerle nasıl uyumlu olur? Ve soru şu; “İki yıl sonra da bu dantelli bustiyeri giymek istiyecek miyim? Veya “Sonra bu kıyafetten başka şeyler yapabilecek miyim? Eğer cevabınız hayırsa, boşverin, bu kıyafeti almayın.
2. Kuruya Temizlemeye Gitmeyin
Aslında kurutemizleme teknolojisi 1992’den beri oldukça ilerlediyse de köşebaşındaki kuru temizlemecinizin yüksek oranda perc (tetracloroethylene) kullanması olası, ki bu madde bilinen bir kansorejendir. Çevrenizdeki yeşil, ıslak temizleme yapan veya CO2 teknikleri kullanan temizleyicileri tercih edin. Etiketinde “kuru temizleme yapınız” uyarısı olan kıyafetlerin çoğu elde de yıkanabilir, özellikle ipek, yünlü ve ketenler.
3. İkinci El veya Vintage Alın
İnsanlar kıyafetlerinden birçok nedenden dolayı vazgeçerler. Bu kıyafetler çok değerli parçalardan, kotlara, t-shirtlere kadar uzanır. Aradığınızı 2. el dükkanında bulabilme ihtimaliniz var. Bir kıyafete ikinci bir hayat kazandırmış olursunuz. Bazan yaptığınız bu alışverişle bir derneğe yardımcı da olabilirsiniz.
4. İyi Yıkayın
Yıkamak aslında sandığınız kadar da mahsum değil. Bir defa çok su ve enerji gerektirir. Kıyafetleri ters-yüz edip, düşük ısıya alarak ve çamaşır makinasını tam doldurup kullanarak tasarruf edilebilir. Lekelerin üzerine tuz macunu yapıp, yıkamadan önce yarım saat bekletebilirsiniz. Deterjan seçimi sağlığınız için çok önem taşır. Sonuçta ekolojik bir kıyafeti doğal olmayan bir deterjanla yıkadığınızda kıyafet üzerinde kimyasal taşımaya başlar. Bu yüzden muhteviyatında fosfat içermeyen, geri dönüşümlü deterjanları kullanın. Toksik olmayan leke çıkarıcılar kullanın. Eğer yeni bir çamaşır makinesi alıyorsanız enerji tasarruflusunu tercih edin.
5. Organik Giyin
Pamuk temiz, ferah ve doğal gözükse de organik olmayan pamuk bir çok kimyasalı üzerinde taşır. Dünyadaki kimyasal kullanımının %25’i pamuk üretimine gider. Su gibi doğal kaynakları aşırı oranda tüketmesi ve diğer doğal ve çevre dostu kıyafet hammaddelerinin önünü tıkaması da cabası. Pamuk bir t-shirt üretmek için yaklaşık 500gr kimyasal gübre ve böcek ilacı kullanılır. Bu da pamuk üretimi yapan işçilerin ve çevrede yaşayanların bu zehirlerden direkt olarak nasiplerini aldıkları manasına gelir. Sevindirici haber ise organik pamuğun ve doğal olarak organik olan bitkilerden yapılan kıyafetlerin artık ulaşılabilir oluşu. Burada da alışveriş yaparken etikete dikkat etmeniz gerekiyor. Organik ne demek? Bir kıyafet organik pamuktan yapılmış olabilir ama ya üzerindeki boya? Kıyafetler üretim atelyelerinde, fabrikalarda birçok defa kimyasallarla yıkamaya tabi tutuluyor. Kimyasal boya sabitleyiciler kullanılıyor. Tüm bunların organik olması gerekir. Bunları da üreticiyi sorgulayarak, kıyafetin hikayesini dinleyerek öğrenebilirsiniz.
6- Tekrar Kullanım İçin Neden Bulun
Bir kıyafeti artık kullanmak istemediğinizde tekrar değerlendirmek için yaratıcı çözümler bulabilirsiniz. Dünyaca ünlü birçok tasarımcı bunu yapıyor. Bu size özel bir kıyafetin ortaya çıkması, eski kumaşa yeni hayat ve sıradışı giyinenlere yeni bir alan anlamına gelir.
7. Yeni Kumaşlara Seçici Bir Hevesle Yaklaşın
Bambu, soya, mısır hatta süt lifinden yapılan kumaşları duymuşsunuzdur. Petrokimyasal bazlı ve konvansiyonel üretimle elde edilen ürünlere karşı avantaj sağlayan bu ürünler birçok moda tasarımcısı tarafından da kullanılmaya başladı. Örneğin bambu kulağa hoş geliyor, hızlı büyüyor, kimyasallara ihtiyacı yok ve vücudun şekline çok uyumlu. Problem şu ki bambu yetiştirilen alanlar, ormanların yerini alabilir. Hasat ve life dönüşüm aşamaları genelde yasa dışı ve çevreyi kirletir. Soya, mısır ve Tencel (ağaçlardan yapılıyor) hammadelerinin üretiminde yüksek enerji ve kaynak tüketimi söz konusu. Şu aşamada bu ürünler polyester, naylon ve arkrilik ve konvansiyonel pamuk ve ipliğe alternatif oluşturuyorlar. Her zaman olduğu gibi bir plan dahilinde alışveriş yapın, etikette doğal, organik yazıyor diye hemen alışveriş çantanıza atmayın.
8. Kıyafetin Arkasında Kim Var?
Güzel, ham ipek bir elbisenin içinde küçücük bir çocuğun emeği olduğunu bilmek pek huzur verici olmasa gerek. Konvansiyonel tekstil bunu söylemese de adil-maaş ve işçi çalıştırma yöntemleri irdelenmeli. SweatShop işçiliği ve Etiketin Arkasındakiler kavramları size bu konuda net fikirler verebilir. SweatShop işçiliği düşük maaş, sağlıksız ve yasal olmayan şekilde işçi çalıştırmaya denir ve Avrupa’da ve Amerika’da büyüyen bir kitle alışveriş yaparken ürünleri etik ve adil çalışma ortamlarında üretilmiş olmalarına dikkat ederek seçerler.
9. Hemen Atmayın
Yırtılmış, lekelenmiş veya modası geçmiş kıyafetleri yani eski dostlarınızı çöpe atmayın. Onları her zaman bir derneğe bağışlayabilirsiniz.

11 Şubat 2009 Çarşamba

ORGANİK TEKSTİLİN ÖNEMİ


Ailemizle birlikte keyifle yapılan bir araba yolculuğunu düşünelim. Dağlar, tepeler aşılarak kimi zaman yemyeşil ormanların içinden, kimi zaman güzelim turkuaz kıyılardan, kimi zaman verimli ovalardan geçilerek katedilen yolların bir yerinde susasanız da, şöyle güzelim bir ovada hemen bir tarlanın yanıbaşında duran, şırıl şırıl akan bir çeşmeden su içecek olsanız... Acaba bu suya tarım ilaçları ve gübreler karışmış mıdır, diye aklınızdan geçer mi? Yine aynı şekilde giydiklerimizin beyazlatıldığını ya da boyandığını düşündünüz mü?
Kendimiz ve yakınlarımız için aldığımız tekstil eşyalarını -her ne kadar yeni olsalar da- yıkamadan giymeye çekinir olduk. Çünkü üretimleri sırasında kullanılan kimyasal maddeler ve ağır metaller ciddi anlamda insan ve çevre sağlığını tehdit ediyor.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda ekolojik yaşam biçimleri ve çevreye duyarlılığın, endüstrileşme açısından çok önemli aşamalara yol açacağına inanıyorum. Bu beklenti ve gelişmeler doğrultusunda doğal olarak ekolojik gıda üretimi yaklaşık 20 yıllık bir zaman dilimi içinde (1980-2000) küçümsenemeyecek bir artış göstermiş, bazı gelişmiş ülkelerde yüzde 0.5 ile ifade edilen pazar payı, yüzde 5-15 arası pazar payına ulaşmıştır.
Başlangıçta faaliyetler daha çok tarımsal ürünlerin üretimi ve gıda maddeleri konusunda yoğunlaşmışken, geçen 10 yıl içinde gıda dışı ürünler konusunda da büyük bir aşama katedilmiştir. Özellikle tekstil, kozmetik, ağaçtan üretilen ürünler, deri ürünleri vb. alanlarda çok ciddi boyutlarda üretim yapılmaktadır.
Tüketicilerin önceleri yalnızca gıda konusundaki talepleri, ekolojik yaşam bilinciyle beraber, yaşamlarının bütün dönemlerinde kendini hissettirmeye başlamış, böylece bir insanın yaşamında ihtiyaç duyulan girdilerin çevreye duyarlı bir şekilde üretilmiş olan ekolojik ürünlerden oluşması ticari ve sınai olarak büyük bir potansiyel oluşturmuştur.
Oyuncaktan tuvalet kağıdına...
Sektörde gıda ağırlıkta olmakla beraber bir insan yaşamının her dönemine hitap eden birçok ürün günümüzde ekolojik olarak üretilmektedir.
Söz konusu ürünlere çeşit ve fonksiyonellik açısından bakacak olursak; temel gıda maddelerinden tuvalet kağıdına, ağaçtan yapılmış çocuk oyuncaklarından ev mobilyalarına, tişörtlerden iç çamaşıra, yatak örtülerinden havlulara, döşemelik kumaştan perdelere, şampuandan kozmetik ürünlere, ayakkabıdan deri çantaya, hindistan cevizi liflerinden yapılan halılardan tutun da birçok dekorasyon malzemesine kadar hemen her şey ekolojik olarak üretilip tüketime sunuluyor.
Ekolojik tekstil Türkiye’de, 1989 yılında, yurt dışından gelen talepler doğrultusunda ekolojik pamuk, iplik ve kumaş üretimiyle başladı. Daha çok Hollanda üzerinden Batı Avrupa ülkelerine pazarlanan bu ürünlere, giysiden ev tekstiline kadar her türlü tekstil ürününün de eklenmesiyle dış pazar potansiyeli giderek gelişti.2000 yılında Türkiye’de yılda 1500 tonun üzerinde ekolojik pamuk üretiliyordu. Üretilen pamuğun bir kısmı ham, bir kısmı iplik ve kumaş, bir kısmı da tekstil ürünü olarak yurt dışına ihraç ediliyor. Bu arada çok küçük ölçekte renkli pamuk üretimi de yapılıyor.
Ekolojik tekstil ürünleri konusunda, Türkiye’de ihraç fazlası ürünlerin eritilmesi yolunda bir tüketimin dışında, bir iç pazardan söz etmek mümkün değil. İç pazarın gelişmesi tüketicinin bilinçlenmesine bağlı. Her ne kadar iç pazardan söz edilmese de, Türkiye’de ekolojik pamuk ve tekstil üretimi yapanlar, Türk ekolojik tekstil ürünleri için çıkarılması düşünülen Türk Eko-Teks standartları üzerine çalışmalar yapıyorlar.
Ekolojik tekstil ürünlerinin üretimi, başlı başına hassas bir konu... Günümüzde modern teknolojilerin kullanılmasıyla üretilen ve insanların öncelikle albenisine kanarak satın aldıkları, neredeyse sonsuz sayıda seçeneklerin sunulduğu tekstil ürünleri pazarında ekolojik ürünleri pazarlamak küçümsenmeyecek bir başarı olarak değerlendirilmeli. Yapılan piyasa araştırmalarına göre, tekstil ürünlerinin seçiminde renkler yüzde 75 rol oynuyor. Böyle olunca boyasız, albenisiz ekolojik tekstil ürünlerinin müşterisi de fazla olmuyor. Oysa ekolojik olarak sertifikalandırılmış çeşitli pigment boyalarla renkli ekolojik tekstil ürünleri üretmek mümkün... Ancak talep olmayınca, bu konuda yatırım da yapılmıyor.
Türkiye’de tüketicilerin büyük bölümü tekstil ürünlerinde kullanılan ağartıcıların, kimyasal boyaların vücuda insan sağlığına ve çevreye verdiği zararların farkında değil. Oysa tekstildeki kirlilik çok ciddi boyutlarda. Ucuz tekstil ürünlerinde kullanılan boyaların hemen hepsi kanserojen madde içeriyor. Bu ürünlerde kullanılan ağartıcılar ve boyar maddelerin büyük bir bölümü cildi doğrudan etkiliyor. Özellikle çocuklarda vücut ağırlığı daha az olduğu için toksik etkiler görülebiliyor.
Şu anda Türkiye’de ekolojik olarak elde edilmiş olan çeşitli liflerden (pamuk, yün, keten vb.) havludan iç çamaşıra, döşemelik kumaştan pazar çantasına kadar her çeşit ekolojik tekstil ürünü üretilebiliyor. Fakat tüketicilerin klasik anlamdaki beğenilerini çevreye duyarlı tüketim anlayışına çekebilmek, zaman alacak gibi görünüyor.

Siz talep ettiğiniz sürece ve talep ettiğiniz şeylerin arkasında olduğunuz sürece mutlaka birileri bunları size arz edecektir. Yeter ki, siz isteyin... Hiçbir şey yapamıyorsanız, bunları yapanlara destek verin ki, "çözümün bir parçası değilsen, problemin bir parçası olursun" sözündeki özlü ifadedeki yerinizi alın. Bu anlamda, büyük özverilerle açılmış olan ekolojik ürün dükkanlarının sayısının ve satışlarının artmasını önemsemeliyiz. Ancak en önemlisi; yedeği olmayan vücudumuzun, pek kolay elde edilmeyen huzurumuzun değerini bilmeliyiz. Kocaman bir ırmağın dahi, damla damla düşen yağmurlardan oluştuğunu düşünerek kişisel gayretlerimizi küçük görmeyelim.

ORGANİK BEBEK GİYSİLERİ

Yeni bir yaşamın doğuşu bir lütuf ve büyük bir mucizedir. Hayatımızda birçok şey değişir, yeni ve güzel anlar bizleri bekler.Aramıza yeni eklenen hayat, aynı zamanda sorumluluklarla dolu ödevleri de beraberinde getirirDünyaya gelen bebeğimizin ilk senesi, hayatında yaşayacağı en önemli, dış etkenlere karşı en korumasız ve anne babaların korumasına en ihtiyaç duyduğu dönem olacaktır.




NORMAL YOLLARLA ÜRETİLEN GİYSİLERİN BEBEĞİMİZE NE ZARARI OLABİLİR?

  • Bebek Giysilerinin neredeyse tamamı pamuklu kumaşlardan elde edilmektedir.
  • - Pamuk üretimi, dünyada kimyasal böcek ilaçlamasının en fazla kullanıldığı ikinci tarım üretimidir.
  • - Dünya tarım arazilerinin sadece %2,4’ü pamuk tarımı için kullanılmasına karşın, toplam böcek ilacı, kimyasal gübre ve ilaçların %25’i pamuk tarımı için kullanılmaktadır.
  • - Dünya sağlık örgütünün verilerine göre, pamuk tarımı yapılan bölgelerde görülen kanser vakası sayısı, diğer bölgelere göre belirgin şekilde fazladır.
  • - Pamuklu tekstil üretimi sırasında kumaşlar, en çok kimyasalın harcandığı boya öncesi beyazlatma işlemini geçirirler.
  • - Aldığımız her bir tekstil ürününde, yaklaşık 150 g. Paraquat ve Parathion gibi kanserojen kimyasal kullanılmış olur.
  • - İngiliz Çevre Koruma Ajansı, tekstil üretiminde kullanılan 15 farklı kimyasaldan 7 tanesini insanlar için “olası” ya da “bilinen” kanserojen madde olarak sınıflandırmıştır.
  • - Tekstil üretimi sırasında kullanılan kimyasalların ancak %10’u tekstil ürünü üzerinde kalmakta, geri kalan ürünler ise toprak , hava , su ve ürünleri giyen insan vücudu tarafından emilmektedir.
  • - Bebeğimizin cildi, yetişkinlerin ciltlerinden 5 kat daha incedir, bu durum bütün maddelerin bebek cildi tarafından emilmesini kolaylaştırır.

NEDEN ORGANİK TEKSTİL KULLANMALIYIZ?

  • - Organik üretimin ana düşüncesi “ KARŞISINDA DEĞİL, BİRLİKTE” dir.
  • - Organik tekstil üretiminde, yukarıda sayılan zararlı kimyasal, kanserojen maddelerin hiçbirinin kullanılmasına izin verilmez
  • - Organik tekstil üretiminin güvenliği için her adım bağımsız denetleme kuruluşları tarafından kontrol edilir, ürününüzü satın aldığınız zaman zararlı hiçbir kimyasalın kullanılmadığı, ürünün en iyi kalitede olduğu belge ile garanti edilir.
  • - Pamuk ve diğer ürünlerin tarımında kimyasal madde ve hormonların kullanımı özellikle son 20 yılda artmıştır.
  • - Bizler, bugün doğan bebeklerimize göre çok daha “ORGANİK” bir ortamda büyüdük.
  • - Organik tekstil ürünleri, bebeğimizin gösterebileceği alerjik reaksiyon tehlikesini neredeyse sıfıra indirir, çünkü yabancı madde yoktur.
  • - Organik pamuktan imal edilen organik ürünler, daha yumuşak, daha parlak, daha dayanıklıdır ve daha rahat nefes alır.
  • - Organik ürünlerin kullanımı bizim çocuğumuza ve çevreye karşı sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizin en güzel kanıtıdır.


Organik tekstil sertifikası ICEA

Organik Tekstil” Sertifikasyonu


ICEA; Uluslararası Çalışma Grubu tarafından geliştirilmiş ve ilerletilmiş Global Organik Tekstil Standardı (GOTS)’na göre bir sertifikasyonun düzenlenmesi için yetkilendirilmiştir. Bu yetki, ICEA sertifikasyonunun değer kazanmasına ve Enstitümüz tarafından sertifikalanmış İtalyan ve Yabancı Tekstil firmalarının rekabet şansını artırmasına katkıda bulunacaktır.


Tekstil sektöründeki birçok operatör, işlemlerinin toplum ve çevre üzerine önemli etkilerine dair giderek artan bir entegre uzun-vadeli pro-aktif yaklaşımını geliştirme gereksiniminin farkına vardılar.
ICEA Organik Tekstil Sertifikasyonu dört hedefe sahiptir:

  1. Çevresel risklerden kaçınılması. Tekstil zinciri sırasında kullanılan birçok kimyasal ürünler ve işlemler, insan ve çevre üzerinde yüksek tehlikeler ortaya çıkarmaktadır. Bu sebepten, tekstil sanayinde kullanılan pestisitler (ör. pamuk ürünlerinde), boyama ajanları ve diğer kimyasal ürünler dikkatli şekilde izlenmekte ve giysilerdeki kimyasal kalıntı düzeylerini kontrol etmek için sıkı testler yürütülmektedir ve böylece tüketiciler için gelişen alerjiler veya hatta bazı kanser tipleri için risk azaltılmaktadır.

  2. Kaynakların verimli olarak kullanılması. Tekstil endüstrisi, büyük kaynakların özellikle suyun kullanımını gerektiren yoğun işlemleri gerektirmektedir.

  3. Kirlilik ve atıkların minimize edilmesi. Dokuma boyaları ve bitirme son derece kirletici işlemlerdir. Sonuç olarak, atık su arıtma tesislerinin sağlanması yeterli değildir, ancak katı atıkların güvenli ve verimli bir yolla yönetilmesi gerekmektedir.

  4. Sosyal adaletin gelişmesine yardımcı olunması. Tekstil endüstrisinde çalışma koşulları, çalışanların temel haklarını sağlamak için artan şekilde izlenmektedir. Örn. Çocuk işçi, zorunlu olmayan işçi, çalıştırmada ayrımcılık yapmama, uygun bir yaşama izin veren ücretler, fabrikalardaki güvenlik önlemleri, sendika ve toplu sözleşme özgürlüğü.


9 Şubat 2009 Pazartesi

TEKSTİL SEKTÖRÜNDE BİR YENİLİK:ISIRGAN OTU KUMAŞI



TÜRKİYE'de son yıllarda ilaç sanayi ve kozmetik sektöründe kullanılan ısırgan otunun şimdide kumaşı yapılarak tekstilde kullanılacak.Yıllar önce Viking'lerin deniz savaşlarında dayanıklı olduğu için ısırgan otundan yapılan kumaşlar,yelkenlerde kullanılıyor,İkinci dünya savaşında da alman askerleri ısırgan otundan yapılmış kumaşları giyiyorlardı.

Günümüzde neden yapılmasın?
Almanya bu konuda önemli AR-GE çalışmaları gerçekleştirdi.Ülkemizde de Tübitak işbirliği ile girişimci bi arkadaşımız bu bitkiyi tekstil sektörüne yönelik kullanmak için üretime başladı.
Çıplak elle kolay kolay dokunmaya cesaret edemediğimiz ısırgan otunun bir gün kumaş olarak bizi ısıtacağını düşünemezdik herhalde.
Isırgan otunun en büyük avantajlarından biri de üretim maliyetinin pamuktan daha düşük olması,ürünü tarlaya bir kere ekip 10 yıl ürün alabiliyorsunuz.Bu bitkinin liflerinden elde edilebilecek iplik>kumaş> v.s tekstil ürünlerinin bir çok özelliği var:
  • Isırgan otundan yapılan kumaşlar kimyasal yollarla elde edilen kumaşlardan daha sağlıklı
  • Isırgan kumaşında insan vücudundaki nemin çekilmesi bitki lifleri tarafından çok kısa sürede yapılıyor.
  • Nefes alma özelliği dolayısıyla insan vücudunu terletmeyen doğal bir elyaf durumunda.
  • Isırgan otlu kumaş, pamuklu kumaş gibi kolayca temizlenebilirken buruşma özelliği diğer lif kumaşlarından daha az gerçekleşiyor.
  • Özellikle antistatiktir ve alerjik rahatsızlığı olanlar için kurtarıcı bir özelliğe sahiptir.
  • Isırgan kumaşı darbelere karşı oldukça dayanıklıdır.
  • Ayrıca liflerin kaygan yüzeyi ipeksi bir görünüm sergiliyor.